26 Eylül 2014 Cuma

Tuzlu Sıcak Maden Suları Hangi Şehirlerde Bulunur?

Tuzlu sıcak maden suları solunum yolları, kalp, damar ve romatizma hastalıklarına iyi gelir.

Tuzlu sıcak maden sularının bulunduğu şehirler:

Ankara Kızılcahamam, Ankara Ayaş Kaplıca ve İçmesi, Aydın Germencik Çamur Ilıcası, Aydın Germencik Alangülü Kaplıcası, Aydın Germencik Gümüş Kaplıcaları, Afyonkarahisar Bolvadin Araplı Deresi Kaya Hamamı, Afyonkarahisar Bolvadin Büngüldek Kaplıcası, Afyonkarahisar Araplı Deresi Kızıl Kaplıcası, Balıkesir Gönen Kaplıcaları, Susurluk Kepekler Ilıcası, Çanakkale Ezine Kestanbolu Kaplıcası, Ezine Kestanbolu Çamuru, Ezine Kestanbolu Ilıcası, Çanakkale Ayvacık Kızılca Tuzlası Kaplıcası, Çanakkale Ezine Keçeli Ilıcası, Çanakkale Ezine Kocaçakrak Kaynağı Geyser Suyu, Çanakkale Küçükçepni Kaplıcası, Çanakkale Bayramiç Palamutobası Ilıcası, Çanakkale Lapseki Kocakaslar Ilıcası, Biga Kırkgeçit Ilıcası, Denizli Sarayköy Kızıldere Ilıcası, Diyarbakır Çermik Hamamı, İzmir Agamemnon Kaplıcası, İzmir Çeşme Ilıcaları, İzmir Seferihisar Kaplıcaları, Seferihisar Karakoç Kaplıcası, Bayındır Bademli Ilıcası, Balya Çamaşırlı Kaynağı, İçel Pozantı Ilıcası, Sakarya Akyazı Kuzuluk Kaplıcaları ve Halk Hamamı, Bodrum Karaada Ilıcası, Köyceğiz Kokargirme Ilıcası, Köyceğiz Çavuş Ilıcası, Köyceğiz Valibey Deresi Kaynağı, Köyceğiz Sultaniye Girmesi, Fethiye Gebeler Ilıcası, Mersin İçmesi, Niğde Ulukışla Çiftehan Kaplıcaları, Siirt Billuris Kaplıcaları.

20 Eylül 2014 Cumartesi

Hastalıklara Göre Kaplıcalar

Türkiye kaplıcalar yönünden zengin bir ülkedir. Ülkemizde irili ufaklı olmak üzere, halk tarafından da bilinen yaklaşık 2000'in üzerinde kaynak bulunmaktadır.

Kaplıcadan yararlanmak isteyenlerin, öncelikle hastalığının ne olduğunu teşhis ettirmesi, sonra da kaplıca tedavisinden ne ölçüde yararlanacağını öğrenmesi gerekir. Bilinçsizce gidilen kaplıca, yarar yerine zarar getirecektir. Bu nedenle hangi hastalığa, hangi kaplıca ve içmelerin iyi geleceğinin bilinmesinde yarar vardır. Bu arada Türkiye'deki maden sularını da kimyasal bileşimlerine göre aşağıdaki şekilde sınıflandırmak gerekli;

1- Tuzlu maden suları
  • Tuzlu sıcak maden suları
  • Tuzlu soğuk maden suları (içmeler)
2- Sodalı maden suları
  • Sodalı sıcak maden suları
  • Sodalı soğuk maden suları
3- Sülfatlı maden suları (acı su)
  • Sülfatlı sıcak maden suları
  • Sülfatlı soğuk maden suları
4- Kükürtlü maden suları

5- Radyoaktif maden suları

6- Karbondioksitli maden suları

7- Oligometalik maden suları

Beslenme Bozukluğu Hastalıklarında Kaplıca Tedavisi

Bu hastalıklarda kaplıca tedavisini hastalık grubuna göre incelemek yararlı olur.

Şeker Hastalığında: İçme ve kaplıcadan yararlanılması vücutta insülin miktarını artırıcı, şeker kullanımını hızlandırıcı bir rol oynar. Buna rağmen kaplıca tedavisi, insüline fazlaca ihtiyaç göstermeyen ancak ilaç ve diyetle ayarlanabilen şeker hastalarında uygulanabilir. Şeker hastalığında sodalı sular, içmeler ve banyo tatbikleri olarak alınır. Kükürtlü sularda ise yine banyo uygulamaları ile tedaviye girilmelidir.

Şişmanlık: Vücutta depolanan yağların yanmasını, kandaki yağların, kolestrinin parçalanmasını hızlandırmak için kaplıca tedavisi çok uygundur. Banyo ve içmeler halinde kullanılan acı sular dediğimiz sülfatlı sular metabolizmayı ayarlar. Böbreği tembih ederek vücuttan su ve tuz atılmasını sağlar. Aynı zamanda karaciğeri tembih ederek, kana atılan birikintileri temizler.

Gut (Nikris):
Hastalarında, vücutta ürik asit birikir. Bu madde böbrekte taş oluşmasına yol açar. Kanı ürik asitten temizlemek, hastalığın diğer organlara yaptığı harabiyeti önlemek için sülfatlı sular içilir ve banyo alınır. Radyoaktif sular bu hastalıkta da mafsal ağrılarının teskininde kullanılır. Böbrekte taş teşekkül etmişse, bu taşı eritmek ve yeniden oluşmasını önlemek için kalevi sular (sodalı sular) alınmalıdır.

Mide, bağırsak, karaciğer, safra kesesi hastalıklarında maden suları içlerindeki madensel tuzlara göre doze edilerek içilir. Az mineralli sular günde 3 defa iki bardak, çok mineralli sular günde 3-4 defa bir bardak aç karnına içilir. Beslenme bozukluğu hastalıklarında buna banyolar eklenir.

Kadın Hastalıklarında Kaplıca Tedavisi

Kadınlarda belirli bir nedene bağlı olmadan ortaya çıkan ağrılar, hassasiyetler, adet düzensizlikleri durumlarında kaplıcadan yararlanılır.

Bu çeşit şikayetleri olanlar çamur banyoları ile radyoaktif sulara gidebilirler. İç ve dış kadın organlarında müzmin iltihaplar ve akıntılardan şikayetçi olan hastalar da tuzlu veya kükürtlü kaplıcaları seçmelidir. Organik bir nedene bağlı olmayan kısırlıklarda radyoaktif sulardan olumlu sonuç alınabilir.

Bütün bu hastalıklardan başka burun, boğaz ve üst solunum yollarının tedavisinde bol ifrazatlı müzmin iltihaplarda, sinüzitlerde kaplıca tedavisi ve buhar banyoları yarar sağlar. Astımlı hastalara ve özellikle astımlı çocuklara kaplıcanın giderici etkisi vardır. Solunum yolları hastalıklarında kükürtlü, karbondioksitli, tuzlu-arsenikli sular kullanılır.

Bir çok deri hastalığında, özellikle yağlı ciltlerde oluşan ergenlik ve sivilcelerin tedavisinde kükürtlü madensularının büyük etkisi görülmektedir. Egzamalarda radyoaktif banyoların yanı sıra sülfatlı veya karbonatlı sular içme olarak alınabilir. Kaşıntıların tedavisinde de radyoaktif sular son derece etkilidir.

Böbrek Hastalıklarında Kaplıca Tedavisi

Böbrek iltihaplarında (nefritlerde), hastaya tahammül edebileceği kadar su içirilerek kanda birikmiş olan zehirin atılması sağlanır. Böbrek hastalıklarında kullanılan sular, genellikle az mineralli sulardır. Bu sular, idrarında albümin olanlarda bu oranı azaltır.

Böbrek taşı için içme ve kaplıcaların etkisi çok olumludur. Taşlı böbreklerde kaplıca tedavisinden amaç yeniden taş oluşmasını önlemek ve mevcut taşın büyümesine engel olmaktır. Kaplıca tedavisi ile bazen büyükçe bir taşın ufalıp düştüğü sık görülmektedir. Kaplıcaya giden böbrek hastaları az mineralli acı suları günde iki defa aç karnına , 500-2000 cc kadar içmelidir.

Karaciğer ve Safrakesesi Hastalıklarında Kaplıca Tedavisi


Ailevi sarılık diye tanımlanan ve selim seyreden sarılıklarda, hepatit geçiren bir hastada hastalık geçtikten sonra kandaki artıkları temizlemek, çok ilaç kullananlarda ilaçların karaciğere yaptığı etkileri önlemek için kaplıca tedavisi yararlıdır.

Siroz hastalığı başlangıcında da kaplıcadan yararlanılabilir. İlerlemiş sirozda ise kanamaya neden olacağından kaplıcaya kesinlikle gidilemez. Safra kesesi taşlarında içme kürleri çok lullanılır. Halkın sandığı gibi burada amaç taşı düşürmek değil, safra akımını artırmak ve yeni taş teşekkülünü önlemektir. Özellikle safra kesesi tembelliği olanlar kaplıca ve içmelerden çok yararlanır. Safra kesesi ameliyatlarından sonra ortaya çıkan hazımsıklıkların tedavisinde de kaplıca etkin bir rol oynar.

Karaciğer ve safra kesesi hastalıklarında;
  • Sodalı sular (kalevi sular)
  • Sülfatlı sular (acı sular) kullanılır.
Bu sular safra akımını hızlandırmakta etkendir.

Mide ve Bağırsak Hastalıklarında Şifalı Suların Faydası

Mide asidinin arttığı, yanma, ekşime ve kramplı ağrılar ile ortaya çıkan mide hastlalıklarında sodalı sular içme olarak kullanılır.

Sodalı maden suları mide tembelliği olan şişkinlik, gaz, baş ağrısı, baş dönmesi ve salya artışından şikayet eden hastalara da hararetle tavsiye edilir. Bağırsak faaliyetinin arttığı, tokluk ishalleri, safra akımı azlılığına bağlı ishaller, asabi ishaller, gıdaya karşı hassasiyete bağlı ishaller, spazmlı kolitlerde tuzlu sodalı sular ve radyoaktif az mineralli sular kullanılır. Ekşime ve kokuşma ishallerinde de tuzlu sodalı sular yararlıdır.

Bağırsak genişlemeleri ile seyreden bağırsak tembelliklerinden oluşan kabızlıklarda sodalı magnezyumlu sular tavsiye edilir. Mide ve bağırsak ameliyatlarından sonra görülen ağrılar ve faaliyet bozuklukları için radyoaktif az mineralli sular kullanılır. Mide ve bağırsak ülserleri, varisleri, tümörleri olanlar kaplıcaya gidemezler. Az mineralli sular günde 3 defa, ikişer bardak çok mineralli sular günde 3-4 defa aç karnına içilmelidir.

Kalp ve Damar Hastalıklarında Kaplıca Tedavisi

Damar sertliği hastalığında kaplıcalar, kanın bozulan kimyasal yapısını düzeltir. Damarlarda genişleme de sağlar.Kan dolaşımını normale getirir. Dokuyu besler. Damarın bozulan yapısını düzeltici etkisi vardır. Damar sertliğinin iltihatları olan enfarktüs, beyin kanaması vs. durumlarda, hasta gerekli tedaviyi gördükten 6-18 ay sonra kaplıcaya gidebilir. Hastadaki dolaşım yetersizliği kaplıca tedavisi ile giderilebilir.

Kalp romatizmalarının alevli dönemi atlatıldıktan sonra, kanda hafif romatizmal bulgular ve kalpte çok az kapak harabiyetleri tespit edilmişse, hasta yine doktor kontrolünde kaplıcadan yararlanabilir. Bu hastalarda kaplıca tedavisinden amaç, romatizmanın kalpte mümkün olduğu kadar az harabiyete neden olması ve kan tablosunun düzenlenmesidir.

Kalp çarpıntılarında, bir başka deyişle taşikardi vakalarında kaplıca tedavisi sinir sistemini düzenleyerek tedavi edici rol oynar.

Tansiyon kaplıca için korkulacak bir hastalık değildir. Eğer tansiyonun nedeni iç salgı bezlerinde bir tümör ise hastanın önce ilaçla tedavisi şarttır. Bunun yanında halkın ''asabi tansiyon'' diye adlandırdığı sinir sistemi bozukluğuna bağlı zaman zaman yükselen tansiyon, damar sertliğine bağlı tansiyon, kaplıca tedavisine hemen cevap verir. Kaplıca sadece tansiyon düşürücü etki yapmaz. Tansiyonu ayarlayıcı bir etki yapar. Yani kaplıca tedavisine giren yüksek tansiyonlu hastanın tansiyonu düşerken, sinirsel nedenle tansiyonu düşük olan hastanın normale doğru çıkar.

Kalp yetersizliği olan hastalarda yine hekim kontrolü şarttır. Bu şartlar sağlanarak gidilen kaplıca, kalbin adale gücünü ve damarların elastikiyetini artırır. Kalp ve damar hastalıklarında kullanılan madensuları (şifalı sular) da şu şekilde sıralanır;
  • Karbondioksitli sıcak sular
  • Radyoaktif sıcak sular
  • Tuzlu ve iyotlu sıcak sular
  • İçme olarak sülfatlı ve bilkarbonatlı sıcak sular
Karbondioksitli sular tansiyon düşürücüdür. Kalbin ve dokuların solunumunu artırır. Damarları genişletir. Kan dolaşımını hızlandırır. Bu sular 34-35 derecede kullanılır.

Radyoaktif tuzlu ve iyotlu sular da teskin edici bir özellik taşır. Bu sular 37 derecede daha çok banyo olarak alınır. Tansiyon düşürücüdür. İçme şeklinde kullanılan sülfatlı ve bikarbonatlı sular ise genellikle böbrek üzerine etkili olur ve vücuttan bol su atılmasını sağlar.

Toplar damar hastalıklarında kaplıca tedavisi varis oluşmasını önlemek için son derece yararlıdır. Sinrsel bozukluğu düzeltir. Eğer oluşmuş bir varis varsa, o zaman kaplıcalar varisin iltihatlarını önlemek amacına yönelik olarak tavsiye edilir. Tekrarlayan varis yaralarında kaplıca tedavisi ço olumlu sonuçlar verir. Toplar damar hastalıklarında ağrı kesici özelliklerinden dolayı mineralli radyoaktif sular ile iltihap kurutucu özellik taşıyan tuzlu radyoaktif sular kullanılır. Bu hastalıklarda diğer hastalıklardan farklı olarak akşamları yatmadan önce 34-35 derecede banyo tatbikleri yapılır.

Hangi Hastalar Kaplıcaya Gidebilir, Hangi Hastalar Gidemez?


Halk arasında yaygın olduğunu belirttiğimiz ve bir bilinçsizlik örneği olarak gördüğümüz kaplıca tedavilerinde hangi hastaların yararlanıp yararlanamayacağı sorununada biraz değinmek yerinde olacaktır.

Özellikle kemik tümörleri tespit edilen hastalar kaplıcaya kesinlikle gidemezler. Mikrobik kemik ve mafsal hastalıklarında da kaplıca tedavisi uygulanamaz. Kırık ve çıkıklarda kaplıca tedavisi düşünülmemelidir.İlaçla tedaviden cevap alındıktan belirli bir süre sonra, doktor kontrolünde kaplıcaya gidilebilir.Bunda da amaç, sakatlık ağrısını azaltmaktır. Diğer hastalıkların seyri sırasında ortaya çıkan kemik ve mafsal hastalıklarında, asıl nedene bağlı tedavi kaplıcalarda yapılabilir. Romatizmalı hastalar, kaplıcaların az mineralli, radyoaktif, tuzlu ve kükürtlü sıcak sularından yararlanabilirler.

Az mineralli sıcak suların ağrıları giderici ve teskin edici etkileri vardır. Bunun yanında adale kuvvetlendirici, mafsal faaliyetini düzenleyici, iç salgı bezlerinin çalışmasını artırıcı yararları görülür. Tuzlu sıcak sular ise bunlara ilaveten kemikleri olumlu yönde etkiler. Kireç kaybını önler, kemik ve mafsalların yıpranmasını geciktirir, gecikmiş kırıkların kaynamasını hızlanıdırır. Kükürtlü sıcak sular da iltihabı giderir, kemik ve kıkırdağın yapısını düzeltir.

Romatizmal hastalıklarda kaplıca kürleri 3'er haftalıktır. Bu süre doktor tarafından azaltılıp,uzatılabilir. Kaplıca kürü uygulamaları 36-38 derecede, sabahları aç karnına yapılır.

Fibrozit ve Artroz Romatizmalarında Kaplıca Tedavisi


Bu romatizmalarda da zaman zaman küçük alevli dönemler ve bunu takip eden sakin devreler gözlenir. Hastada yavaş yavaş maluliyet yerleşir. Hastaların çoğunda beslenme bozuklukları vardır. Erkeklerde damar sertliği, kadınlarda şişmanlama eğilimi görülür. Ağrılar, mafsal tutukluğu, kuvvetsizlik gözlenen belirtilerdir. Kansızlığın yanı sıra kan tablolarında dengesizlik vardır. Bu hastalar kaplıca tedavisinden fazlasıyla istifade edebilirler. Böylece vücudun bozulan beslenme dengesi düzelir. Adale kuvveti artar, bozulan dolaşım sistemi normale döner, sakatlık tehlikesi azalır ya da geçer.

Bütün bunların dışında hareket sistemleriyle ilgili ameliyatların sonrasında ortaya çıkan ağrılı tutukluklar için kaplıca tedavisi çok yararlıdır. Gut, şişmanlık, şeker hastalığı gibi hastalıkların seyri sırasında meydana gelen romatizmalarda da kaplıca tedavisi en uygun olandır. Burada kaplıca tedavisi vücutta biriken zehirli maddelerin atılışını kolaylaştırır, beslenme bozukluğunu da düzeltir.

Çeşitli kazalar, özellikle iş kazaları sonunda ortya çıkan romatizmalarda ise bazen ağrı devam eder ve kemik harabiyeti oluşur. Kaplıcalar bu gibi hastalıklarda sakatlık oranını azaltır veya önler. Avrupa'da sosyal sigortalar, bu tür kazalara uğrayan işçilerini çoğunlukla kaplıca tedavisine göndermektedir. Ancak yapılan bir araştırmada, İstanbul'daki iki büyük sigorta hastanesinin incelenen 134 bin 899 sıhhi kurul raporunda, kaplıcaya gönderilmesi gereken hastaların ancak %4.7'sinin bu imkandan yararlandırıldığı görülmüştür. Oysa Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu'nda kaplıca tedavisi, belli kurum tarafından ödenecek tedaviler arasına alınmıştır.(Bu araştırma ve kanun bilgisi 1986 senesine ait olan bir bilgidir.)

Romatizma Rahatsızlığında Kaplıca Tedavisi


Hareket sisteminin romatizmaları üç grupta toplanmaktadır. Bunlar:

1- Artritler (iltihabi romatizmalar)

2- Fibrozitler (mafsal çevresi yumuşak doku romatizması)

3- Artrozlar (kireçlenme ve harabiyet ile gelişen romatizma)

Artritler : Bu gruba giren romatizmaların alevli ve sükun devreleri vardır. Alevli devrede hastada ateş, kırıklık, iştahsızlık, mafsallarda şişlik, kızarıklık, şiddetli ağrı ve hareket güçlüğü gözlenmektedir. Bu hastaların kan tahlillerinde kansızlık, sedimentasyon süratinin artması, romatizma testlerinin müspetleşmesi tespit edilir. Yukarıdaki belirtilerin olduğu dönemde hiç bir hasta kesinlikle kaplıcaya gidemez. Hatta bu dönemde hastanın yatağından dahi çıkmaması tavsiye edilir. Hasta ilaçla tedavi edilip alevli dönemi atlattıktan sonra bazı belirtiler kalabilir. Hafif ağrılar, tutukluklar, bazı kan bulguları tam geçmeyebilir.

Bu dönemde kaplıca tedavisi, ilaçları destekleyen bir tedavi niteliğindedir ve mutlaka doktor kontrolünde yapılır. Hastalık geçmiş hiçbir belirti de kalmamış olabilir.Bu durumda dahi ancak doktor tarafından kaplıca tavsiye edilmelidir. İltihabi romatizmada yani artritlerde kaplıca tedavisin amacı şöyle sıralanabilir;
  • Hastada arta kalan şikayetleri ortadan kaldırmak
  • Hastada tam düzelmeyen kan bulgularını normal seviyeye getirmek
  • Gecikmiş nöbetleri önlemek
  • Yeni nöbetlerin gelmesini engellemek
  • Hastanın yıpranmış bünyesini kuvvetlendirmek